Erenet.NET

Askerlik Anısı

Ben askerliğimi Ankara'da kısa dönem olarak (6 ay) yaptım.
Bir gün bize kurtuluş dizisinde rol alacağımız söylendi am.koyum.
Konu memleket meselesi olunca tabii, şahsi çıkarlarımızı bir yana bırakıp senaryoyu okumadan kabul ettik teklifi.
Sahnelerin Polatlıda çekileceğini söylediklerinde içime biraz kurt düşmedi değil. Polatlı topçu okuluna bir geldik ki, Belene kampından farksız bir yer. 2000 kişiyi çöle saldılar ve çadırlarınızı kurun dediler.
Ertesi gün bir kısmımızı Kuvay-i milliye bir kısmımıza Yunan ve diger gavur askeri kıyafetlerini dağıttılar. Tabii bizim Kuvay-i Milliye kıyafetleri yırtık pırtık. Aynı kıyafetle çekim yapıp, yatıp kalkıp yaşıyoruz. Sabah bir matara su veriyorlar ve bir matara suyla her türlü )) ihtiyacımızı karşılıyoruz.
Saat 08:00 de otobüslerle sete gidiyoruz. Set dediysem yanlış anlaşılmasın Yıldız Tepe. Sakarya meydan muharebesinin geçtiği yer. Rivayete göre (resmi tarihte böyle bir bilgi yok) tepe daha önce bizimmiş. Bizimkiler yeterince stratejik görmeyip bırakmışlar ve Yunanlılar aldıktan sonra da caymış ve tepeyi geri almak için taarruza geçmişler.
Savaşmak pis bir iş. İnsanın üstü başı batıyor. Tepenin başında bir komutan. Asağıdan pire gibi görünüyor ve aşağıda biz yani 2000 asker. Komutan megafonla hücum diye bağırıyor ve biz Allah Allah nidalarıyla gavurun üstüne yıldırımlar gibi çakıyoruz. Tabii bu sırada birilerinin ölmesi gerekiyor ve herkes daha az koşmak için ölmek istiyor. Ölüme talep çok olunca komutan (çakmak çakmak bir teğmen-ruh hastası) bu işi sıraya soktu. Bu sefer kim ölecek diyince herkes elini kaldırıyor. Ama bizim bir kısa dönem var. Her defasında siyatik, dalak sişmesi, kroner kalp yetmezliği gibi hastalıklar bahane ederek ölmek istiyor ve adamın tüm saydığım ve sayamadığım hastalıkları için raporu var. Komutan kim ölecek diyince herif her defasında bir rapor ibraz ediyor ve ölme hakkı kazanıyor. En sonunda komutan ulan ne biçim herifsin be, sen zaten ölüsun oğlum? diyerek ona her çekimde ölme hakkını tanıdı. Bir keresinde de ben ölmeye hak kazandım ve ölme yerim de Yunan siperine 5 metre kala.
Yaklaşık 300 metre tırmanmamız gerekiyor yani. Neyse hücum emrini aldık ve Allah Allah Allah... Tırmanmaya başladık, tabii ben savaşmayalı yıllar olmuş biraz hamlamışız. nefes kesiliyor.
Buffaloda top koşturmaya benzemiyor. Benim ölme mekanıma daha çok var ve benim gözüm karardı ve artık bacağım çekmedi.
Ben erken ölmeye karar verdim ve yandım Allah diyerek göğe yükseldim, silahımla havada bir yay gibi gerildim ve koca bir dağ gibi devrildim ve en yüce kata erme şerefine nail oldum. Buraya kadar olayın bütün haması yönü bir anda traji-komik bir hal aldı. Tabii öldük ve yere devrildik ama Yıldız tepe dik bir tepe hafiften.
Öldük ama başladık yuvarlanmaya. Her taraf taş kaya çakıl. Oramız buramız yırtılıyor. Zaten elbise dediğin çaput parçası. Yırtıklardan filan don paça geziniyoruz. Ben bir taraftan yuvarlanırken bir taraftan tutunmaya çalısıyorum. Tüfek bir tarafa, matara ve diğer techizatlarım bir tarafa, ben bir tarafa yuvarlanıp duruyoruz. Durmak mümkün değil. Güya öldük rol icabı ama can tatlı tabii. Velhasıl ölsen bir türlü ölmesen bir türlü.
Ertesi gün biz Yunanlı olduk ve Temmuz sıcağında bize kase elbiseleri giydirdiler. Uzun dönemlerden biri tutturdu ben Yunanlı olmam diye.? Abi ben Yunanlı olursam köye dönemem, Anamın Babamın yüzüne nasıl bakarım? diyor. Olum ulan rol icabı bişey olmaz dedikse de dinletemedik ve herif istimaya çıkmadı. Tabii bizim bölükten biri Yunan olmayı kabul etmeyip çekimlere katılmadığı için ceza yedik.
Bu ara tuvaletleri çukur açıp bez paravanlarla inşaa ettik. Gece bir rüzgar cıkıyor, çölün ortasında çömelmiş yüzlerce ay parçası ortalığı aydınlatıyor.
Yunanlı olduğumuz gün yine yayılmışız ortaya ve hücum emri bekliyoruz. Hücum emri geldi ve başladık taaruza bu sefer gavur olarak ve bizim bölük salak gibi yine Allah Allah nidalarıyla saldırıyor. Tepeden yakın çekim de yaptıkları için son derece dikkatli olmak gerekiyor. Aksi taktirde çekim tekrar ediliyor ve bir çekimin hazırlığı 3 saat filan sürüyor. Ulan dedim? Manyak mısınız olum biz Yunanlıyız ne Allah Aallahı?. Demez olaydım. Çekim devam ederken bizim bölük durdu. Oradan biri peki ne diyeceğiz diye ortaya son derece kritik bir soru attı. Bölük konuyu tartışmaya başladı. Bu arada arkadan yüzlerce at yanımızdan gök gürültüsü halinde geçiyor. Ortalıkta bombalar patlıyor. Gürültüyü ve arbedeyi anlatamam. Diğer Yunan bölükleri yanımızdan Allah Allah diye geçiyorlar ve geçerken bizim bölüğe bakıp ulan bunlar ne yapıyo savaşın ortasında diye anlamsız anlamsız bakıyorlar. Olum bırakın tartışmayı hiç birşey demenize gerek yok koşun yeter diyorum ama bomba sesleri ve at kişnemelerinin arasında beni pek sallayan yok. Dallamanın teki bir dakika diye kükredi, ben buldum "makarios" diye bağıralım dedi. Bu olağanüstü fikir de bir süre tartışılmaya değer görüldü ve sonuç tahmin ettiğiniz gibi sahne yeniden çekildi. Çünkü yukarıdaki kameralar bizi ayna gibi çekmişler. Savaşın ortasında bir grup Yunanlı ve hararetli bir şekilde tartışıyor.
Bu arada mayınların daha iyi patlaması için içine at pisliği koyuyorlarmış ve bunu kimseye söylemediler. Daha ilk çekimde başladık koşmaya ve yanımızda sağımızda solumuzda bombalar patlıyor. Ortalık bir anda bok gibi kokmaya başladi ve gökten başımıza at boku yağıyor. Ensemizden at boku olduğu gibi içeri. Herkes durdu ve uyuz gibi elini sırtına sokup başladı kaşınmaya. Sonuç yine tahmin ettiğiniz gibi. Çekim sil baştan...



Komik Yazının Adresi :
http://www.erenet.net/komikyazi.php?op=oku&id=Askerlik_Anisi